Pazartesi, Ağustos 06, 2012

Minor Project - June

Benim şeytanım hep başucumdadır. Benimle uyuyup benimle uyanır. Benimle üzülür ve yine benimle sevinir. Kitap okurken kelimelerin arasında, film izlerken sahne geçişlerinde, müzik dinlerken melodilerde bile bulabiliyorum onu. Gerçekleri işitmeyeyim diye kulağıma ninni fısıldıyor, duyabiliyorum. Yağmurun kirpiklerimden süzülmesini, karın yüzümde erimesini beklerken; baharda çiçeklerin açmasını izleyip, yazın suyun derinliklerine dalarken hep benimle birliktedir. Ve her aynaya baktığımda sarı saçlı, bal gözlü, kısa boylu bir melek olarak bana gülümseyerek şu şarkıyı mırıldanır: 



Salı, Mayıs 08, 2012

Her şeyliğin dibinde hiçbir şey olmaya hazır mısın ?


Çok sevdiğim kelimeler vardır benim. Hiçbir şey mesela. Çok anlamlı gelir. Aynı zamanda kapsamlı. Her şey kadar hiçbir şeyin de kapladığı bir yer vardır uzayda. Her şey gelecekte bir gün hiçbir şey olma yolunda emin adımlarla ilerlerken ve doğan her çocuk her daim hiçbir şey olmaya hazırken kim her şeyin varlığına somut kanıt getirebilir ki ? Nedir her şey ? Her şey deyince aklınıza ilk neler geliyor ? Peki ya hiçbir şey deyince ? Hiçbir şey deyince aklınıza hiçbir şey gelmiyor aslına bakarsanız. Hiçbir şeylik ya da hiçbir şey olan şeyler her şeyin içinde mi ? Ya da her şey düşündüğümüz kadar geniş bir yer tutmuyor mu ? Her ve hiç.
+ Neyin var ? - Hiç. 
Hiçbir şeyim yok manasına gelen bu ifade de bile hiçliğe sahip olunabileceği manasına geliyor. Hiç değilse bilinçaltımız buna oldukça yatkın. Şu an ben bunları yazmasam hiçbir şey kaybetmem veya hiçbir şey kazanmam. Zaten kazanamayacağımız hiçliği kaybedemeyeceğimızden şu hayatta yaptığımız çoğu şey anlamını yitiriyor. Belki adı lazım olamayan bir grubun adı lazım olmayan şarkısı bütün anlattıklarımı ve bu konu üzerinde anlatabileceklerimi özetliyor : Dünya bir sanı, sanı her şey; doğmadık ölmeyeceğiz. Var olmadık hiçbir yerde, hiçliklerde yiteceğiz.

Cumartesi, Nisan 21, 2012

That's Life ?




Bazı hayatlar kulağımıza dokunan bilinmedik bir müziğin fısıltısı kadar huzur verici; bazıları ise kulak tırmalayıcı... Peki nedir hayat ? Yaşamak mı ? Nefes almak mı ? Yoksa ölmek için bir çabalayış mı ? Çok şey mi, hiçbir şey mi ? Bildiğimiz bir sona bilmediğimiz ya da en azından bilmediğimizi sandığımız yollardan gitmek mi ? Kaderin olay örgüsünün Türkçe lugattaki -ki aslında Arapça kökenli- karşılığı mı ? 
Birçok dilde iki hecelidir hayat: Life, buhay, leben, život, hidup, vivo, leven, vida, lavi, saol, vita, élet, ħajja .... İlk hecesinin doğumu, son hecesinin de ölümü temsil etme olasılığı benim hayal gücümle sınırlandırılmış bir yafta olmaktan öteye gidemez belki; ama böyle düşünmekten de kimseye zarar gelmez.
Bence hayat; aldığın nefesin yaşam için şans, verdiğin nefesin ölüm için risk taşıdığını bilmektir. Hayat, Tanrı'yı arayıp bulmak yahut bulup kaybetmek için bize verilen mühlettir. Hayat, Allah'ın bize : 'Sizin sonunuzun ne olacağını biliyorum; fakat herkesin bir en az bir kere de olsun şansa ihtiyacı var' deme şeklidir. Kıymetini bilene de bilmeyene de verilen bir nimettir. 
Belki de hayat sadece Frank Sinatra'nın dediği gibidir : ' That's life, that's what all the people say '. Kim bilebilir ?




Cumartesi, Nisan 14, 2012

Oswald Hapishanesi Sakinleri


Oz... Bu dizi benim ve benim gibi zevke sahip olan insanların kültüdür; ve inanıyorum ki eğer izlemedilerse izledikleri zaman kültü olacaktır. İyi bir yabancı dizi seyircisi olarak, bu zamana kadar kişisel gelişimime katkı sağlayan, durup düşündüren, arada gülümseten ve ardından ağlatan, en iğrenç şeyleri bile kabul ettirecek raddeye ulaştıran bir diziyle karşılaşmamıştım, Oz'u izleyene kadar. 
Oz 1997'ten 2003 yılına kadar süren 56 bölümlü bir TV dizisi. Yayıncılığını  'bence' şu anda en iyi dizileri yayınlayan HBO üstlenmiş. Tam bir realitik hapishane dizisi. 6 ana mahkum hep mercek altında: Kareem Said, Ryan O'Reily, Vern Schillinger, Augustus Hill, Tobias Beecher, Miguel Alvarez. İdealist birim yöneticisi Tim McManos ile koyver gitsin tarzında olan genel yönetici Leo Glynn de öne çıkan karakterlerden. Tabi dizi bunlardan ibaret değil. Her bölümde birçok farklı karakter işleniyor ve bazen baş rol oyuncuları o bölümde hiç gözükmeyebiliyor. Zaten dizinin beni çeken yanı burada başlıyor: dizi tek konu ya da karakter merkezli ilerlemiyor.
Her bölümün başında, aralarında ve sonunda Augustus Hill; o bölümün vermek istediği mesajı biraz felsefi biraz argolu biraz nükteli bir biçimde izleyicilere aktarıyor; 56 bölümümde de 56 farklı ders veriyor insana. 
Karakter karakter psikolojik tahlil yapılmıyor; ama siz izlerken ister istemez yaptırılıyorsunuz. En nefret ettiğiniz karakterlere yeri gelip acırken, en sevdiklerinizden iğrenebiliyorsunuz. Size ahlaksızlık gibi gelen olaylara bile farklı bir bakış açısıyla yaklaşıp, normal olanların ise ne kadar anormalleştiğine tanık oluyorsunuz.
Bu diziden şahsıma alınacak onlarca şey vardı ve aldım. Sert, tatsız, acımasız ve gerçekçi.... Yani o bir: efsane....

Cuma, Nisan 06, 2012

Masumiyet Nedir ? - I -

Masumiyet, içten gülebilmek; gülmek istemediğiniz zaman somurtabilmektir. Masumiyet, 'büyük' kimselerin ağlamayacağı şeylere ağlamaktır. Masumiyet, saflığını korumak için duygulardan, ihtiyaçlardan, düşüncelerden taviz vermektir. Masumiyet - masum kalmak - masum olmak, modern dünyaya bir baş kaldırıdır. 'Masumiyette neymiş, yok öyle bir kavram!' diyenlere kendi yaşamınızdan kesitler sunarak gerçekleri onların yüzüne vurmaktır. Masumiyet, bedenin değil ruhun arı kalmasıdır. Masumiyet, utandığında gözleri kaçırmaktır. Masumiyet çocukluktur. Ruhunu çocuk tutan ömür boyu masum kalmaya mecburdur. 
Masumiyet istektir, isteksizliktir. 

Masumiyet maskelerinizi çıkarttığınızda bile kalbinizin gülümsemesidir.

Cumartesi, Mart 31, 2012

Dire Straits - The Bug


Sometimes youre the windshield 
Sometimes youre the bug 
Sometimes it all comes together baby 
Sometimes youre a fool in love 
Sometimes youre the louisville slugger baby 
Sometimes youre the ball 
Sometimes it all comes together baby 
Sometimes youre going lose it all 





Bastırılmış yalan : Bahane

Bahaneler, yalan kırması gerçek bozması ne olduğu belli olmayan insanlar tarafından var edilip bugünlere getirilen bir olgudur. Bu olguyu olaya dönüştüren baş aktör insan, kimi zaman bahaneleri o kadar benimser ki onlarsız hiçbir işinin rast gitmeyeceğini sanır (sanar) . Bu sanı bazen o kadar kuvvetlidir ki bahane yalan gramajına daha fazla uygunluk gösterir. Bahane yalan mıdır, değil midir orası ayrı mevzu; fakat bahane uyduran insanların büyük bir yüzdesini çok rahat yalan söyleyebilen insanlar oluşturuyor, bu da bir gerçek. 
Peki nedir bu bahane ? TDK'ya göre : 'Bir şeyin gerçek sebebi gizlenerek ileri sürülün uydurma sebep'. Peki nedir yalan ? TDK'ya göre : 'Doğru olmayan, gerçeğe uymayan söz' Peki nedir uydurma ? Yine TDK'ya göre :  'Gerçek dışı, uydurulmuş olan, yalan, sahte, asılsız, düzme'
Kısacası, anlaşılacağı üzere bahane bir çeşit yalan. Yalanın tanımından teoride biraz daha sıyrılmış fakat pratik olarak yalan olan bir yalan.

Yalan kötüdür. Yalanın türevleri yalandan da kötüdürr...

Cumartesi, Mart 24, 2012

Kargalar / Bize göre



Hani bu sene kargalara harp ilan edilmişti? Ya bu tepemizde sürü sürü uçuşan karakuşlar ne? Her sabah gözlerimi, semalardan gelen paslı sesler gıcırtısıyla açıyorum. Sanki binlerce çelik makas, göklerin lacivert rengini doğramak için, durmadan açılıp kapanarak, havada cehennemi bir gürültü ile şakırdıyor. Bahar geleli kargalar sınırsız bir neş'e içinde! Sanki insan silahına karşı yeni üstünlüklerini kutluyorlar. Vapura gitmek için geçtiğim tarlaya konan kargalar, şimdi gelip geçenden zerre kadar korkmuyor. Aksine, bu tank gibi madeni bir zırhla her tarafı kaplı kuşların yuvarlak kanlı gözü ve çelikten gagası, garip bir tehditle insana doğru çevriliyor. Öyle ya! Galip mağluba başka türlü mü bakacaktı?
Kargalara karşı her sene açılan muazzam savaşın böyle boş neticeler vermesi, hasmımızın zekâsı hakkındaki eksik bilgimizden ileri geliyor. Serçe gibi zayıf bir hasımla dövüşmediğimizi bilmeliyiz. Evliliği insanlardan daha iyi tatbik eden ve koku alma duygusu köpeklerden bin kere daha kuvvetli olan bu et yiyici kuş, bir sopayı bir tüfekten ayırmak hususunda en seri bir anlayış kabiliyeti gösteren sayılı kanatlı hayvanlardan biridir. Yapılan bazı araştırmalara göre karga üçe kadar saymayı da biliyor: ' İki avcı, bir adaya, karga avına gitmişler. İlk tüfek patladıktan sonra, tabii kargalar adadan uzaklaşmışlar. Avcılardan biri ada terk etmiş, kargalar geri dönmemişler ve ancak ikinci avcının da adadan çıktığını gözleriyle gördükten sonra ağaçlarına dönmüşler. Üç avcı ile aynı tecrübe, aynı neticeyi vermiş. Fakat avcı sayısı üçü geçince, rakamı seçmek hususunda karga zekâsının dumanlamağa başladığı görülmüştür.
Çoğumuzdan akıllı olan bu çelikten dökülmüş zeki kuşla uğraşmak için avcı tüfeği değil, mitralyöz lazım


A.H

Gereksizlik gerekliliğini gereklilik halinden çıkartan gereksiz: Ben


Birçok gereksiz kişiyle gereksiz mazeretler aracılığıyla gereksiz yere yüz göz olmak zorunda kalıyoruz. Gereksiz yere görüştüğümüz bu gereksiz insanlar bize gereksiz sözler sarf edip gereksiz cevaplar vermemizi bekliyorlar.
Gereksiz işlerimizin gereksiz kuralları, gereksiz kuralların gereksiz yaptırım gücü var. 
Gereksizlik içinde gereksizlik bulunan bu dünyada gerekli olan her şey, gereksiz olanının farklı bir yansımasından ibaret olarak karşımıza dikiliveriyor. 
Gereksiz yaşamlarımıza gereklilik katan sayısız gereksiz ideal gereksiz hayal kırıklarına, bu da en doğal sonuç olarak gereksiz isyana yol açıyor. 
Bizim için gereklilik arz eden şeyler başkası için gerekli olup; başkası için gerekli olan şey bizim için gereksiz olduğunda aslında her şeyin öznel olarak incelendiğinde gereksiz olduğu tezini doğruluyor.
Bu kadar gereksizliğin ve gereksizlerin ortasında ben de bir gereksiz olarak hiç değilse gereksizliğin ve gereksizliğimin farkında olarak dimdik duruyorum. 


Gereksiz distopyadan gereksiz sevgilerle ...

Pazartesi, Mart 19, 2012

Gel

Yüzün bir sebepsiz korkuyla uçuk, 
O gün başucuma karalarla gel 
Arkanda, çepçevre, kızıl bir ufuk, 
Tepende simsiyah kargalarla gel 

Elinden, dal gibi düşerken ümit,
Ne bir hasret dinle, ne bir ah işit; 
Bir yaprak ol, esen rüzgarlarla git, 
Kırık bir tekne ol, dalğalarla gel..

NFK/1930

Pazar, Mart 18, 2012

Distopya'dan Gaklamalar (I)

Benim takıntım mükemmellik anlayışı ile. Herkes kendi mükemmelini oluşturuyor ve onu yaşamak için ömrünü harcıyor. Kısacası bir çeşit ütopya. Bense kendime bir distopya oluşturup ondan var gücümle kaçarken kendim için en iyi olanını yapmış oluyorum ister istemez. Misal insanlar basit bir sınavdan en yüksek notu almak için çabalar, bense en kötü notu almamak için. Kötü not almamak uğruna yaptıklarım zaten benim kendime göre en yüksek notu almamı sağlar. Ama ne zaman az biraz hırs yapıp iyi olmaya çalışsam kendi yapabileceğimden çok daha aşağısını başarmış vaziyette bulurum kendimi. 


İnsanlar! Siz ne kadar en iyiyi isteseniz de hiçbir zaman en iyisi sizin olmayacak. Çünkü ister inanın veyahut inanmayın, siz kendi köşenizde tatlı hayaller kurarken kader de kendi köşesinde size süpriz sonlar hazırlıyor ..

Rüzgar Bizi Taşıyacak

Bu klibi, şarkısı kadar ilginç ve manalı bulmuşumdur. 

Ruh kitabın gıdasıdır.




Ruhu olmayan kitap yoktur; ruhu kaybolan kitap vardır. Voltaire'nin zamanında yerden yere vurulması ve günümüzde aynı kesim tarafından tanrılaştırılması işte bu yüzdendir. -ovskiy'li yazarların bir dönem lanetlenmesi ve ardından gelen dönemde sanat dehası sayılması bundandır. Fikirleri eskimez fakat fikirleri yaşatacakları ortam eskir ve popülerliğini kaybeder. Bundan 30-35 yıl öncesine kadar Karl Marx okuyan adamı vuranlar şimdi onlara aydın gözüyle bakarlar. Çünkü sadece belli bir dönem tehlikeliydi.  Said Nursi'nin Risalesi, hatta Kur'an kimi zaman İncil ... Bazı zamanlar da tehlike arz eden yazarlar ve onların tehlikeli kitapları. Tanrı tehlikeli bir yazar mıdır ? Bazılarına göre en tehlikelisi, bir kısma göre yalancı başka bir kesime göre ' Tanrıı ? Yeniliyor mu o şey ?'. 

Yazılanlar doğru olsun, yanlış olsun farketmez; eğer bir kitap ve onun empoze ettiği düşünceler dönemin 'ağır abi' düzenine uymuyorsa onu ve ona tabi olanları yok ederler (Ya da ettiklerini sanarlar.)

İlk kadın da bir Kadın (.)

Kadın varolunmasına izin verilen günden beri güzele ilgi duyar. Kadın güzel olmak için yaratılmışsa da hep kendinden güzellere meyleder. Elde bulduğuyla yetinmez, mükemmel sandığını ister. Adem'in aklını çelen bir Havva olmasa biz olur muyduk şimdi dünyada ? Elma Havva'ya ulaşılmaz gösterildi, o da Adem'i ikna etti. Soy erkekten yürürmüş, büyük marifet... Kadın yoksa güzel yoktur. Kadın yoksa çirkin yoktur. Kadın yoksa mükemmellik yoktur. Kadın yoksa, gerçekten yoktur.

Determinist Çıkarımlar

Her zıt fikir içinde zıttına gittiği fikrin parıltılarını barındırır. Her nefret sevginin devamı, her barış yeni bir savaşı onaylayan antlaşmadır. Mükemmel, insanın kendini avutmak için uydurduğu bir sıfat, bayağı ise insan kaçındığı gerçektir. İşte böyle realitelerle örülü bir düzende herkesi rahatsız edecek bir ses varsa o da bir Karga'nın gakladıklarıdır. Belki hayat kurtaracak, belki uyunulan derin uykudan uyandırıcak, belki fark yaratacak; ama illa bir şeyler yapacak.


Yapılması öngörülen her şeyin başarılıyla yapılması dileğiyle, hoş geldim ..