Cumartesi, Nisan 21, 2012

That's Life ?




Bazı hayatlar kulağımıza dokunan bilinmedik bir müziğin fısıltısı kadar huzur verici; bazıları ise kulak tırmalayıcı... Peki nedir hayat ? Yaşamak mı ? Nefes almak mı ? Yoksa ölmek için bir çabalayış mı ? Çok şey mi, hiçbir şey mi ? Bildiğimiz bir sona bilmediğimiz ya da en azından bilmediğimizi sandığımız yollardan gitmek mi ? Kaderin olay örgüsünün Türkçe lugattaki -ki aslında Arapça kökenli- karşılığı mı ? 
Birçok dilde iki hecelidir hayat: Life, buhay, leben, život, hidup, vivo, leven, vida, lavi, saol, vita, élet, ħajja .... İlk hecesinin doğumu, son hecesinin de ölümü temsil etme olasılığı benim hayal gücümle sınırlandırılmış bir yafta olmaktan öteye gidemez belki; ama böyle düşünmekten de kimseye zarar gelmez.
Bence hayat; aldığın nefesin yaşam için şans, verdiğin nefesin ölüm için risk taşıdığını bilmektir. Hayat, Tanrı'yı arayıp bulmak yahut bulup kaybetmek için bize verilen mühlettir. Hayat, Allah'ın bize : 'Sizin sonunuzun ne olacağını biliyorum; fakat herkesin bir en az bir kere de olsun şansa ihtiyacı var' deme şeklidir. Kıymetini bilene de bilmeyene de verilen bir nimettir. 
Belki de hayat sadece Frank Sinatra'nın dediği gibidir : ' That's life, that's what all the people say '. Kim bilebilir ?




Cumartesi, Nisan 14, 2012

Oswald Hapishanesi Sakinleri


Oz... Bu dizi benim ve benim gibi zevke sahip olan insanların kültüdür; ve inanıyorum ki eğer izlemedilerse izledikleri zaman kültü olacaktır. İyi bir yabancı dizi seyircisi olarak, bu zamana kadar kişisel gelişimime katkı sağlayan, durup düşündüren, arada gülümseten ve ardından ağlatan, en iğrenç şeyleri bile kabul ettirecek raddeye ulaştıran bir diziyle karşılaşmamıştım, Oz'u izleyene kadar. 
Oz 1997'ten 2003 yılına kadar süren 56 bölümlü bir TV dizisi. Yayıncılığını  'bence' şu anda en iyi dizileri yayınlayan HBO üstlenmiş. Tam bir realitik hapishane dizisi. 6 ana mahkum hep mercek altında: Kareem Said, Ryan O'Reily, Vern Schillinger, Augustus Hill, Tobias Beecher, Miguel Alvarez. İdealist birim yöneticisi Tim McManos ile koyver gitsin tarzında olan genel yönetici Leo Glynn de öne çıkan karakterlerden. Tabi dizi bunlardan ibaret değil. Her bölümde birçok farklı karakter işleniyor ve bazen baş rol oyuncuları o bölümde hiç gözükmeyebiliyor. Zaten dizinin beni çeken yanı burada başlıyor: dizi tek konu ya da karakter merkezli ilerlemiyor.
Her bölümün başında, aralarında ve sonunda Augustus Hill; o bölümün vermek istediği mesajı biraz felsefi biraz argolu biraz nükteli bir biçimde izleyicilere aktarıyor; 56 bölümümde de 56 farklı ders veriyor insana. 
Karakter karakter psikolojik tahlil yapılmıyor; ama siz izlerken ister istemez yaptırılıyorsunuz. En nefret ettiğiniz karakterlere yeri gelip acırken, en sevdiklerinizden iğrenebiliyorsunuz. Size ahlaksızlık gibi gelen olaylara bile farklı bir bakış açısıyla yaklaşıp, normal olanların ise ne kadar anormalleştiğine tanık oluyorsunuz.
Bu diziden şahsıma alınacak onlarca şey vardı ve aldım. Sert, tatsız, acımasız ve gerçekçi.... Yani o bir: efsane....

Cuma, Nisan 06, 2012

Masumiyet Nedir ? - I -

Masumiyet, içten gülebilmek; gülmek istemediğiniz zaman somurtabilmektir. Masumiyet, 'büyük' kimselerin ağlamayacağı şeylere ağlamaktır. Masumiyet, saflığını korumak için duygulardan, ihtiyaçlardan, düşüncelerden taviz vermektir. Masumiyet - masum kalmak - masum olmak, modern dünyaya bir baş kaldırıdır. 'Masumiyette neymiş, yok öyle bir kavram!' diyenlere kendi yaşamınızdan kesitler sunarak gerçekleri onların yüzüne vurmaktır. Masumiyet, bedenin değil ruhun arı kalmasıdır. Masumiyet, utandığında gözleri kaçırmaktır. Masumiyet çocukluktur. Ruhunu çocuk tutan ömür boyu masum kalmaya mecburdur. 
Masumiyet istektir, isteksizliktir. 

Masumiyet maskelerinizi çıkarttığınızda bile kalbinizin gülümsemesidir.