Pazar, Temmuz 13, 2014

"Herkesin bahsettiği şeyler hakkında bir tekrar da ben yapayım" isteği

İnsanlar... diye bir girizgaha sahip olan herhangi bir kanı cümlesine başlayacaktım ki bir şeyi fark ettim: Çıkarım yapabilecek düzeye ulaşacak ne kadar insan tanıdım? Bir sonuç bilgisi öne sürmeye beni iteleyen bu özgüveni nereden buldum?

Her zaman gözlem gücüme ve tarafsızlığıma inanırım. Ancak bu inanç bir yargı bildirmeye yeter mi?

Günümüzün temel sorunu... Yeni bir yargı cümlesi daha. Yargılamayı yargılarken bile ihtiyaç duyulan kalıplar var, kaçınamayız. İnsanlığa göre -vicdani manasını kastetmiş olmayı isterdim- şekillenen dünyanın afallamış nesliyiz. Hangi konuda olursa olsun, ister somut bir siyaset ister soyut bir nefret, ilk amacımız güdülenmiş bir karşıtlığı kusmak. Nesil deyince akıllara direkt jenerasyon gelmesin, insan adlı varlığın varolduğuna inandığınız/inandığımız günden bu yana biz tek nesiliz: Önce çiçeği görür, sonra onu sever ve pek tabiî ona sahip olmak isteriz. Koparıp "benim" kisvesini veririz ona. Ardından çiçek solar ve insan önce çiçeği, detaylı düşününce de toprağı suçlamaya başlar. Zaman ilerler ve insan çiçeği koparmasına izin veren/zorlayan şartları şuçlu yapar. İnsan kendini suçlayamaz, nasıl suçlasın, çiçeği sanki o oraya koydu, hiç...